GEBELİK ÖNCESİ VE GEBELİKTE FONKSİYONEL TIP BAKIŞ AÇISI İLE BESLENME
Son 30 yıldır yaşamımıza giren ve son yıllarda giderek daha da sıkıntılı hale gelen tarım ve hayvancılıkta karşılaşılan uygulamalar, kimyasal gübre kullanımı, toprakta ve hayvanlarda hormon kullanımı, hayvanlara verilen antibiotikler, hibridize tohum kullanılarak yapılan ürün ekimi, tarım ilaçları ve yabani ot ilaçlaması gibi pek çok sorun dünyada insan sağlığı için en ciddi meselelerden biri haline geldi.
Besin zincirinde hal bu iken doğal, taze, kimyasal ve hormon kullanılmadan, tarım ilacı olmadan gıdaya ulaşmamız bütün dünyada zorlaştı. Emin olun bu bize has bir sorun değil, bütün dünyada beslenme sağlığının bütünsel sağlığı etkilediğini bilen hekimlerden beslenme uzmanlarına, eczacılardan sağlık koçlarına kadar pek çok sağlık çalışanı bu meseleye kafa yoruyor.
Fonksiyonel Tıp son 30 yıldır giderek artan bir ivme ile sağlıklı beslenme ve öncelikli olarak barsak sağlığı ardından endokrin sistem, metabolizma, toksik maddelerden kaçınılması ve toksik maddelerin vücuttan atılması, hücrelerin sağlıklı enerji üretimini sağlayan ve tüm vücudun işletim sistemi olan mitokondri sağlığı, egzersiz, kaliteli uyku, enfeksiyonlardan korunma ve duygu durumumuzun doğru nefes teknikleri ile rahatlaması için meditasyonlar dahil pek çok alanda çalışıyor, yayın üretiyor ve bütünsel tıbba daha çok hakim oluyor.
Sağlıklı bir gebelik için sadece gebelik öncesi folik asit almaktan çok daha komplike bir hazırlık gerekir. Bir bedenin bir bebeği sağlıklı büyütebilmesi için yukarıda saydığım bütün mekanizmaların değerlendirilmesi ve gebe adayının bu prensiplerle gebeliğe hazırlanması gerekir.
Bir yenidoğan bebeğin kanında yaklaşın 280 kimyasal madde ile doğduğunu söylesem sizi çok etkiler biliyorum, ancak ne yazık ki gerçek budur. Elbette Down Sendromu gibi kromozom anomalileri bu kimyasal yük ile oluşmaz, genetik hastalıkların nedenleri arasında beslenmenin yeri yoktur. Ancak özellikle otizm, hiperaktivite bozukluğu, dikkat eksikliği, disleksi gibi pek çok gelişimsel sorun anne karnında maruz kalınan kimyasal yükle ilgilidir. Otizm sıklığının 50 çocukta bir görüldüğünü düşünürseniz bu yükün ne derece ağır olduğunu anlayacağız. Hal böyle iken beslenme ve yaşam biçimimizi gebelikten en az 3 ay önce değiştirmemiz gerekecektir.
Yağ dokunun vücudun en büyük endokrin organı olduğunu ve ne kadar çok olursa o kadar çok enflamasyon ve soruna yol açacağını biliriz. Sağlıklı gebelik gelişimi, tiroid ve şeker metabolizmasının düzenlenebilmesi, anneden plasenta yolu ile bebeğe giden oksijen ve sağlıklı besinlerin doğru ve yeterli iletilmesi, gebelikte tansiyon değerlerinin optimal düzeyde tutulması da fonksiyonel tıp bakış açısı ile beslenmenin ve bu bakış açısı ile yaşam değişikliklerine gitmenin önemini vurgular.
Öncelikle sizden detaylı bir özgeçmiş ve geçmiş yaşantınız, çocukluk süreciniz, mevcut sağlık sorunlarınız, cerrahi geçmişiniz, ne sıklıkla ve hangi besinleri tükettiğiniz, nasıl hareket ettiğiniz, stress ve endişe düzeyiniz, uyku düzeniniz gibi pek konuda bilgi almalıyız. Ardından detaylı bir kan testi ile sağlık panelinizi çalışıp vücudunuzda eksiz olan vitamin, demir ve mineralleri dışardan desteklemeliyiz. Bu arada tansiyon, şeker ve tiroid problemleri saptarsak hemen çözümü için size çok yönlü destek vermeliyiz. Eğer vücut kitle indeksi yüksekse, yağ dokusunun toksik yükü nedeniyle sağlıklı bir süreç içinde yağ dokusunun azaltılması ve elbette sigaranın bırakılması gerekir.
Beslenme bu danışmanın en önemli kısmıdır. Size ait hikayenin detayları, tetkiklerinizle belirlenen eksikleri de göz önüne alarak size bir beslenme biçimi belirleriz. Bu konuda temel olan hibrid tohumla elde edilen glutenin yani yeni nesil glütenin barsak sağlığını çok etkilediği, inek sütü ürünlerindeki laktoz ve kazeinin de keza barsak villuslarına gluten gibi ciddi zarar verdiğini size çok detaylı anlatmaktır. Eğer barsaklarımız sağlıklı değilse aldığımız besinlerin içindeki yararlı maddeler emilemeyip atılacak ve atılması gereken toksinler de doğrudan kana geçecek ve sizin kanınızda gebelikte fetusa geçen kimyasal maddelerin artmasına neden olacaktır.
Eliminasyon diyeti sırasında tamir olan barsak epitelinin korunması temel hedefini hiç unutmadan özel olarak alerji ya da duyarlılığımız olmayan besinleri yavaş yavaş vücuda tanıtıp beslenme düzenimiz içinde yeniden tanımlayabiliriz. Ancak glütenin irritan etkisinin çok yüksek olduğunu ve bu hasar yaratan etki için alerji ya da duyarlılığın olmasının her zaman gerekmediğimi akılda tutmalıyız. İnek sütü içeren ürünler için de laktoz ve kazeinin en aza indiği formları ve saf keçi sütü ürünlerini tanıtmamız mümkün olabilir. İnek sütü alerjisi ya da duyarlılığı varsa glüten gibi tamamen diyetten çıkarmak gerekebilir. Keza kuru bakliyattaki lektin için de benzer barsak hasarları olasılıkları söz konusudur ve lektinin yok edilmesi için kuru bakliyat için öngörülen besin hazırlığı ve pişirme tekniklerini öğrenmek çok yararlı olacaktır.
Hastalarım gebelik öncesi başvurduğunda eğer bu incelikli hazırlık için onlar da istekli ise bütün detayları ile yaşam ve beslenme biçimlerini beraber gözden geçiriyoruz. Bebeğinizin gelişimsel temellerinin gebelikten çok önce başladığını unutmayalım, sadece doğru bilgilenme ile bir insanın yaşamını temelinden değiştirebiliriz. Bu süreç tümüyle gönüllülük esasına dayanan, hasta-hekim ilişkisinden öte bir yaşam yolculuğu yarenliğine adım atıp yürümektir. Sağlığını korumak ya da kurtarmanın mümkün olduğu her insan ve her bebek için gösterdiğimiz çabanın her damlasına sonuna kadar değeceğine emin olabilirsiniz.
Çok sevgilerimle…